NİL KARAİBRAHİMGİL, YEPYENİ BİR ALBÜMLE ARAMIZDA. GEÇTİĞİMİZ HAFTALARDA ALBÜMÜNÜN ÇIKIŞ PARÇASI “SEVİYORUM SEVMİYORUM” İÇİN KAMERA KARŞISINDA OLAN KARAİBRAHİMGİL VE EKİBİMİZ, HEM YENİ ALBÜM HEM DE KLİPTEN KONUŞMAK İÇİN BİR ARADAYDILAR... SEVENLERİNİZ ALBÜMÜNÜZÜ DÖRT GÖZLE BEKLİYORLARDI... Son bir yıldır falan Nil Kıyıları’nda geziniyordum. Yeni albümümü hazırlıyordum. O yüzden pek fazla ortalıkta yoktum ama içime sinen gibi bir albüm oldu, onunla ilgili çalışıyordum ve geçen hafta çıktı sonunda. Benden gitti artık... GÖRÜYORUZ Kİ, BU ALBÜMDE DE SÖZ VE MÜZİKLER SİZE AİT. MUTLAKA EMEĞİ GEÇEN BAŞKA İSİMLER OLMUŞTUR, ÖRNEĞİN ALPER ERİNÇ... Evet, bu albümde Alper Erinç ile çalıştım. Onunla ilk “Ben Özgürüm” şarkısında çalışmıştık. Benim ilk tanındığım şarkı. “Masal” diye bir şarkı daha yapmıştık bir de. Bu albümde yine birlikte çalıştık ve o anlamda epey değişik oldu bence, çünkü sonuçta Alper’in kattığı, kendi başkalığı, gitar çalıyor olması, bestelere katkıda bulunması falan onunla beraber değişik bir serüvenden geçtik ve sonucunda da benim gerçekten içime sinen bir albüm ortaya çıktı. Umarım siz de beğenirsiniz. Epey çalıştık üzerinde. Daha sonra mikslerini Michael Zimmerling yaptı. Mastering için ben Londra’ya gittim. Hayatımda ilk defa bir albüm için bu kadar çok çalıştım ama değdiğini düşünüyorum. Tabi, gitgide albüm yapmak daha da titizlik gerektiriyor, daha bir öğreniyorsun herşeyi, nelerin ne olduğunu, daha fazla enerji vermeye başlıyorsun. O anlamda ben bu albümü, üzerinde emek harcanmış, daha doğrusu benim üzerinde en çok emek harcadığım albüm olarak görüyorum. SEVENLERİNİZ BU ALBÜMDE ÖNCEKİLERE NAZARAN AÇIK BİR FARK GÖRECEKLER Mİ, YOKSA KLASİK NİL KARAİBRAHİMGİL SOUNDUYLA AMA YENİ BESTELER Mİ DİNLEYECEĞİZ... Farkı umarım farkedersiniz. (Gülüyor...) Bizim onu becerip becermediğimiz aslında size kalmış ama aslında bence bugüne kadar yaptığım albümlere bir açıdan benzer, bir yandan da onlardan da farklı çünkü benim içinde bulunduğum yolculuk değiştiği için, tabiki ses verdiğim zaman söylediğim şeyler de değişiyor biraz. Aradan neredeyse iki buçuk sene falan geçti. Yani, bu albümde ben biraz başka bir yere gittiğimi, başka yerlere değdiğimi ve insanları daha başka yerlere doğru çağırdığımı hissediyorum. Umarım dinleyenler de benimle aynı şeyleri hisseder. O ZAMAN BİRAZ DA İLK KLİBİNİZDEN BAHSEDELİM... ÇEKİMLERİN RENKLİ GEÇTİĞİNİ DUYDUK... Klip çekimi çok güzel geçti, daha doğrusu enteresan geçti. Klibi Umur Turagay çekti, daha önce benim “Extra Large” ve “Pırlanta” kliplerimi çekmiş olan yönetmen. Umur bu şarkının ona, insanın içinde patlayamayan bir öfkeyi hatırlattığını söyledi bana. Bence de haklı çünkü bu şarkıda böyle bir türlü kızın içinde patlayamayan bir öfke var. Ben bu şarkının klibini açık havada çekmek istiyordum ama bu yüzden kapalı bir mekanda çekelim ve herşeyi patlatalım dedi bana. Mekandaki herşeyi... Ben hayatımda ilk defa stage-dive yaptım. Yani seyircilerin üzerine atladım sahneden. Agresif bir klip, biraz vahşi ama bence şarkıya çok yakıştı. OLDUKÇA EĞLENMİŞSİNİZ, HİÇ ZORLANMADINIZ MI ? BİR DE OKUYUCULARIMIZ İÇİN “HERŞEYİ PATLATMAK” KISMINI BİRAZ AÇABİLİR MİYİZ ? Klipte benim çok korktuğum bir an var, o da şey, bu herşeyi patlatma sırasında benim bir koridordan yürümem gerekiyordu ve ben o koridorda yürüdükçe her şey patlıyordu. Bu konuda uzman insanlar var, ellerinde kumandalarla herşeyi patlatıyorlar. Ben yürüdükçe arkamdaki florasanların patladığı bir sahne vardı ve o sahneyi çekmek çok zor oldu. Benim kulaklarımı tıkadılar ve bütün ekip böyle battaniyelerle kapandı, sadece kameranın lensi kaldı dışarıda ve korkunçtu o sırada koridorda terör havası esti. Çok yüksek bir ses çıkıyordu. Camlar patlıyordu ve benim hızlanmamam gerekiyordu çünkü bir kere çekilecek bir sahneydi. O sahne zordu bir tek, ben hızlanmadan ve sanki hiç birşey olmamış gibi hiç panik olmadan yürümek zorundaydım. O birazcık zordu ama bence klip çok değişik bir klip olacak ve şarkıya yakışacak. PEKİ NEREDE YAPTINIZ BÜTÜN BU İŞLERİ ? Çekimler iki gün sürdü Beyoğlu’nda Elhamra adında eski bir sinemada çekildi. İnanılmaz güzel bir konser mekanı haline getirildi. Klip gerçekten enerjisi çok yüksek bir klip oldu çünkü şarkıda hakikaten bir, özellikle nakarat bölümünde bir kükreme var. İşte biz o kükreme zamanlarında seyircilerin üzerlerine atlayarak ve birşeyleri patlatarak kendimizi rahatlatmaya çalıştık görsel olarak. Ben her zaman konserlerde seyircinn üzerine atlamak istemişimdir ama bir kere kalkışabildim onda da korumalar tuttular, saçmalama ne yapıyorsun diye. Bu klipte nasip oldu bana. Hızlanıp hızlanıp üzerlerine atlıyorum. Değişik değişik pozisyonlarda, sırttan, böyle her şekilde insanların üzerine atladım ve hatta onların üzerlerinde emekledim. Bence o açıdan çok değişik bir klip oldu. Umur Turagay’ın çok değişik bir tarzı var. Onun insanın içindeki hayvansı enerjiyi ve libidoyu ortaya çıkaran bir yönetmen olduğunu düşünüyorum. Öyle görüyorum ben onu. Böyle çok fazla tutkulu çekiyor. Zaten iki senede bir çekiyor ve gerçekten şarkıyı beğendiği zaman çekiyor ve o yüzden de onunla çalıştığım için çok mutluyum. Çok beğendiğim bir yönetmen. Bir kere müziği çok içinde hisseden bir yönetmen. Hani tamamen şarkının içine girip öyle görüyor. Buranın dilini de iyi biliyor, buradaki insanların göz dilini. Umur’la çalıştığım için çok mutluyum. İnşallah ortaya herkesin beğeneceği bir klip çıkmıştır çünkü ben bu şarkıya çok inanıyorum. ALBÜMÜN KAPAĞINDA SU YÜZEYİNDE GÖRÜYORUZ SİZİ, ÇEKİMLERİ NERELERDE YAPTINIZ, KİMLERLE ÇALIŞTINIZ ? Albüm fotoğraflarını Nihat Odabaşı ile çektik. Albümün adı “Nil Kıyısında” olduğu için suda çekmeye karar vermiştik ama su derken derin bir su değil de sığ olan bir su. Nihat’la bir otelin havuzunda baya zorlu zamanlar geçirdik. Klipte zor geçti ama bence her ikisine de değdi. Ben on iki - on üç saat suda kaldım. Gerçekten çok sinir bozucu birşey çünkü kıyafetlerinizle suda kalmak, kıyafetlerle sudan çıkmak ve hemen giyinip makyaj tazelenip yeniden başka bir kıyafetle suya geri girmek çok gıcık birşey ama orada bir sauna vardı, Allah’tan havuza çok yakındı ve ben sürekli kendimi saunaya atıyordum ve saunayı gardrop haline getirdim baya kıyafetlerimi ayakkabılarımı ıslak olan herşeyi orada kuruttum ve kemiklerimin tekrar ısındığını orada hissettim. Makyajım bile orada tazelendi ve tekrar suya girdik. On iki saat suda debelendikten sonra, bence Nil canlılarını ortaya çıkardık biraz. Hakikaten bu albümün kapağını ve fotoğraflarını ve herşeyini çok beğeniyorum. Tam Nil kıyısına mikroskopla bakmışsın da böyle orada yaşayan mikroorganizmaları görmüşsün gibi geliyor bana. Kapağının tasarımını Zeynep Oray yaptı ve çok güzel birşey yaptı bence ve çok güzel bir iş ortaya çıkardı ve Uğurcan Ataoğlu, zaten benim bugüne kadar olan bütün albüm kapaklarımı yapmıştı. Bütün kıyafetlerimi kendim getirdim, ayakkabılarım ve ıslak olan herşeyi... Bence herşey tam bir Nil kıyısında oldu. Nihat bence çok güzel fotoğraflar çekti ve resimlere baktığım zaman bu ben miyim diye düşünüyorum, hepsi çok güzeller. BU KONSEPTE BU KADAR UYGUN KOSTÜMLERİ BULMAK ZOR OLMUŞ OLMALI ? Kostümlerin tamamı benim kostümlerim. Ben çeşitli yerlerden beni temsil ettiğini düşündüğüm şeyler olduğu zaman alıyorum o kostümleri. Bazı fotoğraflarda takılar da var. Metal vidalardan yapılmış bir kolye var çok güzel, onu Belma Özdemir yaptı. Bir de benim omuzumda bir bitki gibi, Nil yosunu gibi birşey var. Onu da Belma Özdemir yaptı. Onun dışındaki kostümler bana ait. Hatta çoğuna o sırada karar verdik çünkü ben evden bütün bavulumu topladım, bavullar dolusu kıyafet getirdim ve hangisini seçsek suda güzel durur, hangisinin rengi suda iyi görünür gibi son dakika kararlarıyla çektik ama o gün şanslı bir günde olduğumuzu düşünüyorum herşey böyle denk geldi. PEKİ YAKIN BİR ZAMANDA, KONSER VERMEYİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ ? ALBÜMÜNÜZÜN TANITIM KONSERİ OLACAK MI ? Albümün ilk konserini eğer bir aksilik olmazsa, 27 Mart’da Suada’da vereceğiz. Orada bir çadırda olacak. Aslında hava soğuk olabilir o sırada ama ona uyun bir çadır kuracağız ve orada vereceğiz konseri. Herkesi bekliyoruz.